Content feed Comments Feed
YOUR ADSENSE CODE HERE ... 728 X 90

Karevel ne zaman kullanıldı ?

Kaptan Henry'nin, keşif merakından başka önemli bir özelliği daha vardı: Gemiler yapmak. Afrika'yı keşfedebilmek için, uzun yolculuklara dayanabilecek ve hız yapabilecek bir gemiye gerek duyan Henry, kravel'i(küçük yelkeni gemi) inşa etti.Atlantik Denizi'nin kısa sürede pek çok deniz serüvenine sahne olacağını tahmin eden kaptan Henry, bu yolculuklar için uygun araçlar gerektiğini farkederek, bu konuyua önem verdi. ...

Vikingler,Kuzey Amerika'ya ne zaman ulaştı ?

Ülke keşfetme konusunda benzerleri arasında en başarılı toplum , Vikingler'dir.Doğuştan gemici ve uzman kaptan olan bu toplum, o zamna dek çoktan Akdeniz'i tanıyıp.Kuzey'in pek de dost görünmeyen bölgelerini keşfetmeye çıkmışlardı.İlgilerini en çok çeken kıta ise Grönland idi.Buraya ulaşan ilk Viking,Kızıl Erik'ti.(980) Bir süre sonra Erik'ten ses çıkmayınca...

İsveçliler, Rus Ordusu'nu ne zaman geriletti.

1700 yılında,Finlandiya Körfezi'nde bulunan Narva adlı küçük bir kentte yapılan savaş, İsveçlilerin Baltık'taki egemenliğinin ilk adımı sayılır.Narva'da bulunan 100 kişilik küçük bir garnizon, o bölgeyi almak isteyen 60 bin kişilik Rus Ordusu'nun saldırsına uğrayınca, İsveçliler önce iyice direndiler.Ama,Rus Ordusu çok güçlü idi.Narva'nın düşmesine çok az kala, Kral XII.şARLI'IN durumu önceden......

Eski Uygarlıklar

Nil Nehri yataklarında gelişen Mısır uygarlığı , bıraktığı kültür ve sanat hazinelerei ile dünya uygarlığında önemli bir yer tutar. Geride bıraktığı tapınaklar , mezarlar , mücevherler ve yazılar ile en zengin uygarlıklardan biri olan bu uygarlıktanieski Mısır'ı neredeyse gözümüzün önünde canlandırabiliriz.Firavunlar ve rahipler gibi ilginç kişilerden başka,dönemine göre çok gelişmiş bir topluma sahip olan Mısırlılar,bıraktıkları resimler aracılığı ile uygarlıklarının ince ayrıntısna dek öğrenilebilmesini sağladır...

İlk Keşifler ne zaman yapıldı ?

İlk ilginç keşif,M.Ö. 600 yılında Mısır'da Firavun II.Necho döneminde yapıldı.Firavun,Afrika'nın çevresini,Kızıldeniz'den geçerek Nil Deltası'na dönecek şeklide dolaşasını zorunlu kılarak,bir yarışma düzenledi.Bu yarışmada görev verdiği toplum ise, Fenekeliler idi...

İlk mamuta ne zaman rastlandı?

Mamut,bildiğimiz filin gerçek atası olmakla birlikte, ikisinin aynı kökenden geldikleri söylenebilir.Enon Jeolejik Dönem'de yaşaması nedeniyle, mamutun,insanla aynı dönemde oluştuğunu söyleyebiliriz.Bu hayvana ait ayrıntılı fosiller, Sibirya'da bulundu.Onbinlerce yıl önce yaşayan ve çok az bozulmuş bir mamut ölüsüne, 1899 yılında Sibirya, Berezovka'da rastlandı. Bu içinde kaldığı için çürümeyen hayvan, buzların çözülmesi sonucu...
CahayaBiru.com

Kanada ne zaman İngiliz sömürgesi oldu?

Gönderen oyunmercegi 10 Haziran 2011 Cuma

    
       Yedi Yıl Savaşları boyunca (1756 - 1763) İngiliz birlikleri, Fransızların denizaşırı yerlerde sahip oldukları sömürgelere, saldırılarını sürdürdüler. Bunlardan en önemlisi Kanada'dır.Qebec'te bulunan General Montclm'ın yönetimindeki Fransız garnizonuna karşın, İngilizler, Kanada'yı almayı akıllarını koydu.
     
      1759'da General Wolfe yönetimindeki küçük deniz filosu ile yola koyulan İngilizler, Qebec'i  kuşattılar, ama başarısız bir saldırı sonunda geri çekildiler.General Wolfe,Fransız birliklerinin çoğunun kendilerini izlemesinden yararlanarak yeniden gizlice geri döndü ve Abraham Dağı'na tırmandı.Quebec'ten gelen Fransızlarla yapılan uzun bir savaş sonunda,İngilizler kazandı ama, her iki tarafında komuntanı öldü.Bu savaşun Amerikan tarihinde önemli bir yeri vardır.Çünkü, 1760'ta Amherst Montreal'i alarak İngilizlere verdi. Böylece Kanada, bir İngiliz sömürgesi olurken, Fransızların sömürge alanları daralmış oldu.Bu yazı bizim yazımızdır alıyorsanuz kaynak bildirin.

        1815-1899 yılları arasındaki monarşi ile yönetilen  Brezilya'nın bir kraliçesi oldu.1815-1816 yılları arasında Brezilya Kraliçesi olan Maria, aynı zamanda Portekiz'in de kraliçesi idi. Daha sonra oğlu John'a kalan yönetim, 1822 yılında torunu Pedro'ya devredildi. Kendisine İmparator 1.oğlu 2.Pedro'ya bıraktı.2.Pedro'nun hükümranlığı ise Brezilya'nın 1899'da cumhuriyet oluşuna dek sürdü.

        M.Ö. 202 yılında yapılan 2.Kartaca Şavaşı, Romalıların Kartacalıları yenmesi ile son buldu.Anibal'ın 50 bin asker ve fiilerden oluşan ordusu, 45 bin askeri olan Scripio ordusundan biraz daha güçlü idi.
      
        İki ordu karşılaştığında, Scipio'nun bir taktiği, Kartacalıların kısa sürede bozguna uğrayıp, yenilmelerine neden oldu.Scipio'nun trampetçilerine verdiği emir sonucu var güçleri ile çaldıkları trampetler,fillerin korkarak paniğe kapılmalarına yol açınca,fillerin hemen arkasındaki süvarilerin hepsi ezildi.Karışıklıktan yararlanan Scipio da, bölüklerini Kartacalılar üzerine gönderince,Kartacalılar bozguna uğradılar ve Kartaca Devleti kısa sürede yıkıldı

Tesla hakkında Video

Gönderen oyunmercegi

 Nikola tesla hakkında bir video izlemiştim, ve çok beğendim sizinlede paylaşmak istedim.Video yükleyenlere ve hazırlayanların ellerine sağlık biz yüklemedik onu da söyleyeyim iyi seyirler mutlaka izleyin.

history channel-modern mucizeler-nikola tesla 1 | izlesene.com
history channel-modern mucizeler-nikola tesla 2 | izlesene.com
history channel-modern mucizeler-nikola tesla 3 | izlesene.com
history channel-modern mucizeler-nikola tesla 4-son | izlesene.com

Nikola Tesla'nın hayatı

Gönderen oyunmercegi

Nikola Tesla



Nikola Tesla, şimdiki Hırvatistan'da, Smiljana köyünde, 10 Temmuz 1856'da doğdu, 7 Ocak 1943 New York'ta öldü. Sırp asıllı fizikçi.

Babası Papaz dı. Hiçbir zaman okuyup yazamamasına rağmen, annesi halk arasında pratik ev aletleri mucidi olarak bilinirdi. Ona göre Tesla, yaratıcı dahi olmaya adaydı. Papaz olması için babasının zorlamasına karşı çıkarak, genç Tesla, mühendislik mesleğinde ısrar etti. Annesi de onu destekledi, Fizik ve Matematikte bilgisini arttırırken Graz'daki Politeknik okuluna girdi ve Prag Üniversitesinde eğitimine devam etti. Yabancı teknik eserleri okuyabilmek için, orada, yabancı dil kursuna devam etti. Anadili olan Sırpça ve ailece bildikleri Almanca 'ya ek olarak İngilizce, Fransızca ve İtalyanca 'yı da öğrendi. Prag'daki tahsilini 1880'de bitirdikten sonra, Budapeşte'de lisans üstü yaparken, profesörüyle alternatif akımın özelliklerini tartıştı. Sonra bir Paris telefon şirketinde çalışmaya başladı. Burada doğru akım motorları ve dinamolar konusunda geniş ve önemli tecrübeler edindi. Oradayken çalıştığı döner makineleri korumak için regüle edici kontrol cihazları icat etti.

Elektrik endüstrisinin durumu

O günlerde genellikle doğru akım, ısıtmaya, aydınlatmaya, güç sağlamaya ve iletmeye en uygun elektrik akımı olarak bilinirdi. Fakat doğru akım direnç kayıpları o kadar büyüktü ki, her mil kare için bir güç santralına gerek vardı. İlk akkor ampuller (110 Volt'ta), güç santralına yakın olsalar bile parlak yanmıyorlar ve bir milden daha uzaklıktakiler ise kaybolan güce bağlı olarak sönük yanıyorlardı.

1884'de genç Tesla, kafası fikirlerle dolu ve cebinde 4 sentle New York'da gemiden ayrıldı. Tecrübesi onu doğru akım motorları ve dinamolardaki komütatörün sonsuz sorunlar yaratan, gereksiz bir karışıklık olduğuna inandırmıştı. doğru akım üretecinin bir komütatörle dış devrede tamamen aynı yöne akan dalga dizileri şeklinde alternatif akım oluşturduğunu gördü. O zaman, motorda dönme hareketini sağlayacak bir doğru akım elde etmek için, yöntem tersine çevrilmeliydi. Her elektrik motorunun endüvi'si, motora alternatif akım beslemek için döndüğü anda manyetik kutupların yönlerini değiştiren, döner komutatöre sahipti.

İlham

Tesla' ya göre bu doğru akım, saçmalığın daniskasıydı. Hem jeneratör (üreteç) hem de motordaki komütatörü ortadan kaldırmak ve alternatif akımı tüm sistemde kullanmak akla uygun gelmekteydi. Fakat hiç kimse alternatif akımda çalışabilen bir motoru oluşturmamıştı ve Tesla bu sorunu çok düşündü. 1882 Şubatında, Budapeşte'nin bir parkında Szigetti adında bir sınıf arkadaşı ile gezinirken aniden haykırdı. "Buldum!" Tüm elektrik endüstrisinde devrim yapacak olan "Dönen manyetik alan"ı bulmuştu. Dönen elemana bağlantı gereği olmayacaktı. Komütatör yoktu artık.

Sonradan tüm alternatif akım elektrik sistemlerini tasarladı. Alternatörler, elektrik enerjisinin ekonomik iletimi ve dağıtımı için gerilim yükseltici ve alçaltıcı transformatörler ve mekanik güç sağlamak için alternatif akım motorları. Dünyanın her tarafında harcanıp giden su gücünün bolluğundan esinlenip, gerekli olan yerlere enerji dağıtabilen hidroelektrik santralleriyle bu büyük gücün elde edilmesini tasarladı. Budapeşte'de "Birgün Niyagara Çağlayanını elektrik elde etmek için kullanacağım" diyerek dinleyenleri şaşırttı.

Edison tarafından cesareti kırıldı

Tesla'nın aradığı fırsat ve şans kolayca eline geçmedi. O zamanlar New York'da Pearl caddesindeki ilk laboratuvarında akkor lambası için pazar aramakla meşgul olan Edison'a rastladığı zaman Tesla, gençlik heyecanıyla, kendisinin bulduğu alternatif akım sisteminin açıklamasını yaptı. Bu düşünceyi derhal ve tamamen kestirip atan o büyük adam, "Sen teori üzerinde vaktini harcıyorsun" dedi.

Bir yıl boyunca, uzun boylu, zayıf Yugoslav, bu yabancı ülkede açlıktan korunmak için mücadele etti. Gün geldi, çukur kazarak geçimini sağladı. Fakat birlikte çalıştığı çukur kazıcı, Western Union'un ustası, yemek saatlerinde Tesla' nın ilgilendiği yeni elektrik sistemlerinin hayali tariflerini dinleyerek, bu konu üzerinde bir plan yaptı. Tesla'yı A.K.Brown adlı firmanın sahibiyle tanıştırdı. Tesla'nın parlak planlarıyla büyülenerek, Brown ve bir ortağı büyük bir atılım yapmaya karar verdiler. Ortaya belirili bir miktar para koydular ve Tesla Batı Broadway'de bir deney laboratuvarı kurdu. Orada Tesla jeneratör, transformatörler, iletim (transmisyon) hattı, motorlar ve ışıklar gibi tasarladığı sistemlerin tümünün planlarını hazırladı. Hatta iki ve üç fazlı sistemleri de tasarladı.

Cornell Üniversitesinden Profesör W.A. Anthony yeni alternatif akım sistemini sınadı ve derhal Tesla'nın senkron motorunun en iyi doğru akım motoruna eşit yeterlikte olduğunu açıkladı.

Alternatif akım ortaya çıkıyor

O zaman Tesla bütün kısımlara sahip tek bir patent altında sistemini tescil ettirmek istedi. Patent Bürosu her önemli fikir için ayrı bir dilekçeyle başvurulmasında ısrar etti. Tesla, 1887'nin Kasım ve Aralığında dilekçelerini verdi ve daha sonraki altı ayda yedi tane A.B.D. patenti aldı. 1888 Nisan'ında çok fazlı sistemini de içeren dört ayrı patent için başvurdu. Bunlar da hızla, bekletilmeden verildi. Yılın sonuna kadar 18 patent daha aldı. Bunları, çeşitli Avrupa patentleri izledi. Bu kadar hızla dağıtılan bu patent çığının, eşi görülmemişti. Fakat fikirler ilginçti. O kadar ki, bir çelişme ya da bir tahmin yoktu. Bu yüzden patentler tek bir tartışma bile yapılmadan verildi.

Bu sırada Tesla, New York'da AIEE (Şimdiki IEEE)'nin bir toplantısında çok gösterişli konferans verip, tek ve çok fazlı alternatif akım sistemlerinin gösterisini yaptı. Dünya mühendisleri, muazzam gelişmenin kapısını açarak, telle yapılan elektrik enerjisi iletimindeki sınırlamaların giderilmiş olduğunu gördüler.
Fakat, kim, tümüyle daha iyi olan bu sistemi uygulayacaktı? Doğal olarak, bu kuruluş, Edison-General Electric olmayacaktı. Aksi halde kendi yatırımlarının eskimiş olduğunu kabul edeceklerdi.

İşte tam o sırada George Westinghouse, Tesla'nın laboratuvarlarına gitti ve Tesla ile tanıştı. Westinghouse, "Alternatif akım patentleri için bir milyon Dolar nakit ve ayrıca satış payı vereceğim" diyerek teklifini yaptı. Satış payı, beygir gücü başına 1 Dolar olmak üzere anlaştılar.

Ülke çapındaki Westinghouse yatırımlarının başarısı, gelişen elektrik endüstrisinde rakip durumunu korumak için General electric, Westinghouse'dan bir lisans almak zorunda kaldı.

Gerçekleşen rüya

1890'da, uluslararası Niyagara komisyonu elektrik üretmek için, Niyagara çağlayanının gücünü kullanmak amacıyla çalışmaya başladı. Bilgin Lord Kelvin, komisyonun başkanlığına atandı ve derhal doğru akım sisteminin en iyi olacağına dair açıklamasını yaptı. Fakat güç, 26 mil uzaklıktaki Buffalo'ya iletilecekti. Bu durumda alternatif akımın gerekliliğini kabul etti.

Westinghouse, on tane 5000 beygirgücündeki hidroelektrik jeneratörü için ve General Electric ise iletim hattı için kontrat yaptılar. Bu sistem iletim hattı, yükseltici ve alçaltıcı transformatörler Tesla'nın 2 faz projesine uygundu. Hareket eden parçaları azaltmak için, dıştan dönen alan ve içi sabit armatürlü, büyük alternatörler planlanmıştı.

O zamana kadar bu büyüklükte bir proje yapılmadığı için, bu tarihi proje heyecan yarattı. Dakikada 250 devir yapan, herbiri 1775 Amper veren, 2250 Volt'luk on büyük alternatör, iki fazlı 25 Hz (Hertz)'de 50 000 Beygirgücü veya 37 000 kW'lık çıkış oluşturuyordu. Rotorların herbiri, 3 metre çapında, 4,5 metre uzunluğunda (düşey jeneratörlerde 4,5 metre yükseklik) ve 34 ton ağırlığındaydı. Sabit parçaların herbiri 50 ton ağırlığındaydı. Gerilim, iletim için 22.000 Volt'a çıkarıldı.

Uzaktan radyo kontrolu

Sonradan Telsiz denilen, radyo alanında Tesla'nın öncülüğü, Mors koduyla yapılan haberleşmeden de ileri gitti. 1898'de New York şehrinin Madison Parkı'nda (Madison Square Garden) telsiz ile uzaktan kontrola ait parlak bir gösteri düzenledi. Birinci geleneksel Elektrik Fuarının geliştiği yer ve genellikle Barnum-Bailey sirkinin çalıştığı büyük alanlın ortasına büyük bir tank koydu ve suyla doldurdu. Bu küçük gölün üzerine, yüzmesi için, 1 metre uzunluğunda anten direği olan bir tekne koydu. Teknenin içinde bir radyo alıcısı vardı. Tesla, seyircilerin isteği doğrultusunda ileri gitme, sağa veya sola dönme, durma, geri gitme, ışıkları yakıp söndürme gibi çeşitli şeyleri uzaktan radyo kontrol sayesinde yaptı. Unutulmaz gösteri tüm seyircileri hayran bıraktığı gibi günlük gazetelerin ön sayfalarında yer aldı.

Matematiksel büyücülük

Tesla'nın matematik dehası, Westinghouse ve General Electric'in imalatını yaptığı alternatif akım cihazlarının, parçalarının yapımında büyük bir yer sağladı. Tesla, öğrencilik günlerinde karışık soruları kagıt ve kalemsiz çözerdi. Öğretmeni onun hile yaptığından şüphe eder ve O'na ayrı testler uygulardı. Genç Tesla, bütün logaritma cetvelini ezberlemişti. Şimdi A.B.D.'de kullanılan, saniyede 60 Hz'lik frekans, Tesla'nın mantık hesaplarından çıkarılmıştı. Çünkü, Tesla bu frekansın ticari açıdan en uygun olduğunu saptamıştı. Daha yüksek frekanslarda alternatif akım motorları yetersiz olacaktı. Daha alçak frekanslarda ise daha çok demir kullanmak gerekecekti. Işıklar da alçak frekanslarda titreşecekti.

Niyagara Çağlayanı'nın ana tesisi, ilk Westinghouse türbin jeneratörlerinin kapasitelerine uyması için, 25 Hz'e göre planlanmıştı. Bunu izleyen gelişmeler ile 60 Hz'e dönüşüm yapıldı. Günümüzde bu, Niyagara'dan elde edilen enerji, 360 mil uzaklıktaki New York'a kadar iletilmektedir. Bir zamanlar daha büyük uzaklıklar, Kuzeydoğu şebekesinden beslenmekteydi. Tesla, New York'a geldiği zaman, yeterli enerji iletimi için sınır 1 milden azdı.

Yüksek frekans öncülüğü

Tesla, araştırmalarında, yüksek gerilim ve yüksek frekansın bilinmeyen alanlarına daha çok yer verdi. Yüksek frekans cihazlarını kullanırken, bir elini daima cebinde tutardı. Bütün laboratuvar asistanlarına bu ön tedbiri almalarında ısrar ederdi ve bu kural, bugüne kadar daima gerilim bakımından tehlikeli cihaz etrafındaki uyanık araştırıcılar tarafından da uygulanmaktadır. O zaman yararlanılmamış olmasına rağmen, Tesla'nın yüksek frekans ve yüksek gerilim alanındaki keşifleri, modern elektroniğin yolunu açtı. Biricik yüksek frekans transformatörü ile (Tesla Bobinleri - Tesla Coils) çıplak elinde tuttuğu gazlı tüpü yakacak şekilde vücudundan, zarar vermeden, yüksek gerilimli akım geçiriyordu. O günlerde Tesla, aslında neon tüpünün ve flüoresan tüpünün aydınlatmasını gösteriyordu.

Bazen, frekans aralığının alt ve üst kısımlarında yaptığı denemeler, Tesla'yı keşfedilmemiş bölgelere yöneltti. Mekanik ve fiziksel titreşimlerle çalışırken, Houston Caddesindeki yeni laboratuvarının etrafında hakiki bir depreme neden oldu. Binanın doğal rezonans frekansına yaklaşan, Tesla'nın mekanik osilatörü, eski binayı sarsarak tehdit etti. Bir blok ileride, polis karakolundaki eşya esrarengiz bir şekilde dans etmeye başladı. Böylece, Tesla, rezonans, vibrasyon ve "doğal 7 periyot"a ait matematiksel teorileri ispatladı.

Dünya'nın en güçlü vericisi

Yüksek gerilim ve yüksek frekanslı elektrik iletimi konusundaki araştırmalar, Tesla'yı Colorado Springs yakınlarındaki bir dağın üzerine dünyanın en güçlü radyo vericisini kurup çalıştırmaya yöneltti. 60 metrelik direğin etrafında, 22,5 metre çapında, hava çekirdekli transformatörü yaptı. İç kısımdaki sekonder 100 sarımlı ve 3 metre çapındydı. Üreticisi, istasyondan birkaç mil uzaklıkta bulunan enerjiyi kullanırken, Tesla ilk insan yapımı şimşeği oluşturdu. Bir direğin tepesindeki 1 metre çaplı bakır küreden, 30 metre uzunluğunda, kulakları sağır eden şimşekler çaktı. Ufka kadar gök gürültüsü işitildi. 100 milyon Volt değerinde gerilim kullanılıyordu. Yarım asırlık bir süre içerisinde giderilemeyen bir hayret yarattı.

İlk denemesinde, vericideki güç jeneratörünü yaktı. Fakat tamir ederek 26 mil uzağa, gücü telsiz ile iletebilinceye dek deneylerine devam etti. O uzaklıkta, toplam 10 kW'lık 200 tane akkor ampulü yakmayı başardı. Daha sonra, kendi patentleriyle meşhur olan Fritz Lowenstein'in, Tesla'nın yardımcısı iken bu gösterişli başarıya şahit oldu.

1899'da alternatif akım patentleri için Westinghouse'dan aldığı paranın sonunu harcadı. Albay John Jacob Astor, onu mali yönden kurtarmaya geldi ve Colorado Springs'deki denemeleri için 30.000 Dolar sağladı. Sonra bu para da bitti ve Tesla New York'a geri döndü.

Morgan, gösterişli başarıları ve şahsiyeti dolayısıyla, Nikola Tesla'nını hayranı olmuştu. Tesla, kısa zamanda Morgan'ın sürekli misafiri oldu. Kusursuz giyinişli, birkaç dilde yaptığı kültürlü konuşması ve medeni davranışıyla gösterişli centilmen Tesla, New York sosyetesinin gözdesi oldu.

Dünya çapında telsiz

Long Island'ın tepelik bölümünde, Wardenclyffe yakınında yavaş yavaş yükselen garip yapı bütün seyredenlerin ilgisini çekerdi. Tek parça olması dışında, büyük bir mantara benzeyen yapı, yerdeki kısmı geniş ve 62 metre yukarısındaki tepe noktasına doğru daralan, kafes şeklinde bir iskelete sahipti. Tepede 30 metre çapında bir yarım küreyle örtülüydü. İskelet, bronzdan kalın civata ve bakır lamalarla birbirine bağlanmış, sağlam ağaç kolonlardan yapılmıştı. Yarım küresel tepe, üstten yüzeysel olarak bakır bir elekle kaplıydı. Tüm yapıda demir metali yoktu.

Ünlü mimar Standford White, konuyla o kadar ilgilendi ki, en iyi yardımcısı W. D. Crow'u görevlendirerek proje işini ücretsiz yaptı.

34'üncü caddedeki eski Waldorf-Astoria otelinde oturan Tesla, hergün, taksiyle, çarklı araba vapuruna binerek Long Island şehrine giderek , oradan da Long Island demiryoluyla Shoreham'e aktarma yaparak inşaata gidiyordu. Proje kontrolünün aksamaması için, trenin yemek servisi onun için özel yemek hazırlıyordu.

Büyük kulenin yakınında, 30 metre karelik tuğla bina tamamlandığı zaman, Tesla Houston caddesindeki laboratuarını binaya taşımaya başladı. Bu sırada radyo frekans jeneratörleri ve onları çalıştıran motorların yapımında üzücü bazı gecikmelerle karşılaşıldı. Birkaç camcı, planları hazır olan özel tüpleri şekillendirmeye çalışıyorlardı.

Kahin gelecekten bahsediyor

Bu sırada Tesla (1904), Mors koduyla sınırlı olan büyük endüstrinin geleceğine ait, uzak görüşünü açıklayan kuramsal broşürünü yayınladı. Bu broşür, Tesla 'nın kahin olduğuna herkesi inandırdı. "Dünya çapında telsiz sistemi"nde, çeşitli olanakları sağlayacak olan özellikler açıklanıyordu. Broşürde, Telgraf, Telefon, haber yayını, Borsa görüşmeleri, Deniz-Hava trafiğine yardım, Eğlence ve Müzik yayını, saat ayarı, Resimli Telgraf, Telefoto ve Teleks hizmetleri ile, Tesla'nın sonradan oluşumunu gördüğü Radyo sitesi anlatılıyordu.

Morgan'ın yardımı sona eriyor

1904 Mart'ı, Elektrik Dünyası ve Mühendisliği Dergisinde, Tesla, Kanada Niyagara Enerji firmasının telsiz enerji iletimi sistemini uygulamasını istediğini ve bunun için 10 milyon Volt'luk gerilimde 10.000 beygirgücü dağıtabilecek bir sistem kullanmayı istediğini açıkladı.

Niyagara Projesi asla gerçekleşmedi. Fakat, gösterişli Long Island'ın kaderine etki yaptı. Aydınlığa çıkmayan nedenlerle, J. P Morgan düşüncesini değiştirdi ve Tesla'nın para kaynağı aniden kurudu. Başlangıçta Tesla, Morgan'ın hemen hemen bitmek üzere olan işin tamamlanmasını sağlamayacağına inanmak istemedi, ama Morgan karalıydı. Morgan'ın çekilme nedeni asla öğrenilemedi.

Mantıksız bir saygısızlık

Birinci Dünya Savaşı sırasında ulusal savunma adına çok saçma saygısızlıklar öne sürüldü. Garip bir nedene göre Long Island, Wardenclyffe'deki Tesla'nın şanlı kulesinin, A.B.D.'nin emniyetini tehlikeye soktuğuna ve tahrip edilmesi gerektiğine karar verildi.

Kablo bağlanarak yüksek yapıyı öne çekiğ, dengesini bozmak için yapılan boş teşebbüslerden sonra, en sonunda temeli dinamitlenerek devrildi. O aman bile, kule çökerken parçalanmadı. Zedelenmeksizin yana yattı ve en sonunda parça parça söküldü.

Radyo frekans alternatörü

1890'da Tesla yüksek frekans alternatif akım üreteçlerini yapmıştı. 184 kutuplu olan bir tanesi 10 kHz'lik çıkış veriyordu. Daha sonra, 20 kHz'e kadar yüksek frekansları elde etti. Ancak on yıl kadar sonra 50 kW çıkışlı radyo frekans üretecini Reginald Fessenden geliştirdi. Bu makine, General Electric tarafından 200 kilo Watt'a çıkarıldı ve Fessenden'in ilk alternatörlerini kuran, çalışmasını kontrol eden adamın adı verilerek, Alexanderson alternatörü satışa çıkarıldı.

Hemen hemen dünya kablolarının çoğunu elinde tutan İngiliz işadamlarının, bu makineye ait patentleri elde etmek üzere olduklarını görünce, A.B.D. Donanmasının acele çağrısıyla "Radio Corporation of America , (RCA)" şirketi kuruldu. Yeni firmanın 1919'da kurulmasıyla, Marconi Wireless Telegraph Co. of America firmasının güçlü fakat yetersiz, Marconi kıvılcımlı vericileri, çok başarılı olan Radyo Frekans alternatötleri ile yer değiştirdiler.

Birincisi N.J. New Brunswick'te kuruldu. 200 kilo Watt'da ve 21,8 kilo Hertz frekanslı titreşim oluşturdu ve ticari işte kullanıldı. Bu ilk, sürekli, güvenilir Atlantik aşırı Radyo servisi idi. Bu alternatörler, Tesla'nın kulesinin yerine, Radyo merkezinin tüm güçlerini sağladı. Böylece Nikola Tesla'nın Dünya çapında telsiz hayali, 30 yıl sonra, icat ettiği vericinin kullanılmasıyla gerçekleştirildi.

Radar ve Türbinler

Tesla, birçok alanlarda yaratıcı araştırmalara devam etti. 1917'de uzaktaki cisimlerin üzerine kısa dalga darbeleri gönderip, yansıyan kısa dalga darbelerinin bir flüoresan ekran üzerinde toplanmasıyla izlenebileceklerini açıkladı. Eğer bu radar değilse, neydi? Diğer bilim adamlarının varlıklarını keşfetmelerinden 20 yıl önce, kozmik ışınları1929'a kadar çeşitli zamanlarda, buhar ve gaz için "kepçesiz" yüksek hızlı türbinler üzerinde çalıştı. Kolay öfkelenen Tesla ile, Edison Waterside Enerji Tesisi ve Allis Charmes Fabrikasındaki araştırmalarında onunla çalışan bazı mühendis ve yardımcıları arasında ortaya çıkan sürtüşme, aleyhine oldu. Bugün, düz rotorlu Tesla türbinlerinin sonucu hakkında hiçbir bilgimiz yoktur. açıkladı.

Yıllar geçtikçe, ondan, gittikçe daha az haber alınmaya başlandı. Bazen gazeteci ve biyografi yazarları onu arayıp röpotaj yapmak istiyorlardı. Gittikçe garipleşti, gerçeklerden uzaklaştı, aldatıcı hayalciliğe yöneldi. Not alma alışkanlığı edinmemişti. Her zaman tüm araştırma ve deneylerine ait tüm bilgiyi aklında tutabildiğini iddia ve ispat etti. 150 yıl yaşamaya kararlı olduğunu ve 100 yaşının üstüne eriştiği zaman, araştırma ve deneyleri sırasında topladığı bütün bilgiyi etraflıca anlatarak, anılarını yazacağını söyledi. İkinci Dünya Savaşı sırasında öldüğü zaman, kasasına askeri yöneticiler el koydular ve kayıtların cinsine ait herhangi bir şey duyulmadı.

Tesla 'nın kendine özgü bir tutarsızlığı da, kendisine iki şeref unvanı verildiği zaman ortaya çıktı. Birini reddetti. 1912'de Nikola Tesla ve Thomas Alva Edison'un 40.000 $'lık Nobel Ödülü'nü paylaşmaya seçildikleri açıklandı. Tesla, bu ödülü de reddetti. Her nasılsa, Edison'u sevenler tarafından kurulan AIEE Edison madalyasını 1917'de Tesla 'ya layık görüldüğünde, bunu kabul etmeye yanaşabildi.

Garip kişilik

Tesla 'nın doğal davranışı Aristokrat gibiydi. Ama tutarsız ve oldukça garipti"

Arılar nasıl vızıldarlar?

Gönderen oyunmercegi


Arılar ve diğer böcekler uçarken vızıldarlar. Vızıltı sesi bu böceklerin kanatlarını çırpmaları sonucunda oluşur. Herhangi bir şey saniyede 16 kereden daha fazla titreştiğinde belirli bir perdeden bir ses çıkarır. Bilim adamları bu sesi bir müzik notasıyla eşleştirerek, o böceğin saniyede kaç kere kanat çırptığını söyleyebilirler.

Normal bir karasineğin vızıltısının fa notasına denk düştüğünü biliyor muydunuz?

Karasinek kanatlarını saniyede 352 kere çırpar. Bu sayı balarıları için (eğer bal ile yüklü değillerse) 440'tır. Bu sırada çıkardıkları nota la'dır. Bal taşırlarken ise nota si'ye düşer; yani saniyede 330 kere kanat çırparlar. Görüldüğü üzere masum vızıltılar bile bize önemli bilimsel bilgiler sağlıyorlar!

Merhaba

Gönderen oyunmercegi

Arkadaşlar Kendimi tanıtmamıştım.Ben Rıfat 16 yaşındayım 10.sınıf öğrencisiyim.Hobilerim bloglarda yazmak sitelerimle uğraşma, futbol ve basketbol oynamak.Siteyi açış amacım hertürlü bilgiyi merak edip araştırma isteyimdir burda araştırdım ve iyi bulduğum bilgileri sizlerle paylacağım yakında yeni yazarlar da gelicektir hiç kuşkunuz olmasın.Çoğu paylaşımımızı özgündür internette çok az bulunmaktadır.Saygılarımla paylaşımlarımızdan yorumlarınızı eksik etmeyiniz.

Amerika adını nereden almıştır?

Gönderen oyunmercegi

 İtalyan tüccar ve haritacı Amerigo Vespucci'den DEĞİL, Galli ve zengin bir Bristol tüccarı *Richard Ameryk*'ten almıştır. Ameryk, John Cabot'un (1497 ve 1498'de gerçekleştirdiği yolculuklar daha sonra Britanya'nın Kanada üzerindeki hak iddialarına temel oluşturan İtalyan denizci Giovanni Caboto'nun İngiliz'cesi) ikinci transatlantik yolculuğundaki baş sermayedardı. Cabot 1484'te Cenova'dan Londra'ya gitti ve Kral VII. Henry'den batıdaki bilinmeyen toprakları araştırma izni aldı.

Cabot, küçük gemisi Matthew'le Mayıs 1497'de Labrador'a ulaştı ve Amerika toprağına ayak basan ilk Avrupalı oldu: Vespucci'den iki yıl erken davranmıştı.

Cabot, Nova Scotia'dan Newfoundland'a kadar Kuzey Amerika kıyı şeridinin haritasını çıkardı. Richard Ameryk yolculuğun baş sponsoru olarak keşiflere kendi adının verilmesini bekleyecekti. O yıl Bristol yıllığında şöyle bir not vardır: *"... Vaftizci Yahya Günü'nde [24 Haziran] Amerika toprağı, Mathew adlı bir Bristol gemisiyle Bristollü tüccarlar tarafından  bulundu."* Bu not neler olup bittiğini gayet iyi açıklıyor.

Bu yıllığın orijinal el yazması mevcut olmamasına rağmen, günümüze ulaşan diğer belgelerde bu metne bir dizi referans vardır. Bu, yeni kıtadan bahsedilirken "Amerika" tabirinin ilk kullanılışıdır.

Bu adı kullanan ve günümüze ulaşan en eski harita, Martin Waldseemüller'in 1507 tarihli büyük dünya haritasıdır; ama bu harita sadece Güney Amerika'yı gösteriyordu. Waldse-emüller notlarında  Amerika isminin, Amerigo Vespucci'nin adının Latince versiyonundan türetildiğini varsaydı, çünkü Vespucci 1500-1502 arasında Güney Amerika kıyısını keşfedip buranın haritasını çıkarmıştı.

Bu durum, onun emin olmadığını ve diğer haritalarda (muhtemelen Cabot'nunkinde) görmüş olduğu bir ismin kökenini açıklamaya çalıştığını akla getiriyor, "Amerika" adının bilindiği ve kullanıldığı tek yer Bristol'dü -
Fransa'da yaşayan Waldseemüller'nin gitmesi muhtemel olan bir yer değildi. Waldseemüller anlamlı bir biçimde, 1513 tarihli dünya haritasında "Amerika"yı "Terra Incognita [Bilinmeyen Topraklar]" olarak değiştirdi.

Vespucci Kuzey Amerika'ya hiç varamadı

Yapılan ilk haritalar ve ticaret İngilizler tarafından gerçekleştirildi. Yaptığı keşif sırasında "Amerika" adını da kullanmadı.

Bunun için geçerli bir neden daha var. Yeni ülkelere ya da kıtalara hiçbir zaman bir kişinin adı verilmemiştir; buralara daima bu kişinin soyadı verilmiştir (Tazmanya, Van Diemen Toprakları ya da Cook Adalari'nda olduğu gibi).

Eğer İtalyan kaşif buraya bilinçli olarak kendi adını vermiş olsaydı, Amerika'nın adı "Vespucci Toprağı" (ya da Vespuccia) olacaktı.Bu bilgiyide çoğu kişi bilmez arkadaşlar :)

Akrebin zehrinde neler bulunur?

Gönderen oyunmercegi



Türlere göre bileşimin değişiklik göstermesiyle birlikte, nörotoksik (sinir sistemine hasar verici) özellikte kabul edilen akrep zehirlerinin içeriğinde çeşitli toksinler, biyojenik aminler, enzimler, tuzlar, su ve diğer özel maddeler bulunuyor.

 Bir dönemin televizyon aşçıları hepimizi acı biberin en acı kısminin çekirdekleri olduğuna inandırdı.

Ama öyle değil.

Asıl acı olan kısım, o çekirdeklerin tutunduğu merkezdeki zardır. Bu zar, en fazla kapsaisin içeren kısımdır. Kapsaisin bibere ayırt edici acılığını veren renksiz, kokusuz bileşiktir.

Biberin acılığı, Amerikalı eczacı Wilbur L. Scoville tarafından 1912'de oluşturulan Scoville Ölçeği'yle ölçülür. Scoville ilk yaptığı testlerde alkolde eritilmiş çeşitli acı biber özlerini karıştırıp bu karışımı şekerli suyla seyreltti. Bir grup kişiden çeşitli yoğunluklardaki farklı biberleri artık acı tadını almayıncaya kadar denemelerini istedi.

Mesela, tek bir jalapeno biberinde 4500 Scoville Acı Birimi {SAB) olduğu söylenir, çünkü acılığını kaybetmesi için 4500 kat seyreltilmesi gerekmektedir.

Dünyadaki en acı biberi

İngiltere'nin güneybatısındaki; Dorset'te yetişir. Michael ve Joy Michaud'un Dorset Naga'sı -naga Sanskritçe'de "iblis"demektir- Bangladeş'ten gelen bu bitki üzerinde yetiştirilir.

2005'te iki Amerikalı laboratuvar tarafından test edilen bu biberin damak yakan 923,000 SAB acılıkta olduğu belirlendi.

Küçük bir Naga biberinin yarısı bile bir tabak Hint yemeğini yenilemez hale getirebilir. Bu tabağı bitirenin sonu hastanenin yolunu tutmak olacaktır. Buna rağmen 2006'da 250.000 Naga biberi satılmıştır.

Daha genel bir ifadeyle, saf kapsaisin tozunda 15-16 milyon SAB vardır. O kadar acıdır ki, deney yapan eczacılar yalıtılmış "zehir odası"nda, vücudu tamamen koruyan bir tulum ve odadaki havayı solumalarını engelleyen kapalı bir başlıkla deney yapmak zorundadırlar.



Öncelikle, matematiksel anlamda, bir dairenin 360 dereceye bölünmesini gerektiren her hangi bir sebebin olmadığını belirtelim. Bildiğiniz gibi bir daire 400 grad ya da 2pi radyan olarak da tanımlanmıştır.

Dairenin 360 dereceye bölünmesi, kesin olmamakla birlikte, genellikle Babillilere dayandırılır. Matematik tarihçilerine göre Dünya’nın etrafında Güneş'in 360 günde döndüğünü hesaplayan Babilliler, her günü bir derece sayarak daireyi 360'a bölmüşlerdir. Ancak, 60 sayı tabanı kullanan Babilliler, bu tabanı astronomik gözlemleri sonrası mı seçtiler yoksa 60 sayısının bazı cazip özelliklerine mi kapıldılar pek bilinmiyor. Dikkat ederseniz, 60 sayısı, 2, 3, 4, 5, 6, 10, 12, 15, 20 ve 30 sayılarına kalansız bölünür. Bu kadar cazip özellik, bu küçüklükte başka sayıda yok. Bazı matematikçilere göre Babillilileri cezbeden, 60'ın bu özelliği olmuştur ve bir direnin 360 dereceye bölünmesinin gerisinde astronomi değil bu matematik özellik yatar. Bu iki tez, aynı derecede birbiriyle örtüşmüş de olabilir pekâlâ.

Gerisi neredeyse otomatik şüphesiz: Bu kadar güzel bir sayı bulmuşken, 60 tabanlı matematiğe devam etmek hoş olmaz mıydı?

60² bir daire
60 birim
60 1/2 bir dakika
60 1/2 saniye gibi devam etmek.

Geriye bir derecenin 1/60'ına neden dakika dediğimiz. Ya da bunun saatin 60'da birisi olan dakikayla ilgisi var mı sorusu. Aslında kesin olan ikisinin farklı şeyler olduğu. Yani bir derecenin 1/60 ile örneğin güneşin gökyüzünde 1 dakikada çizdiği yay arasında bir ilişki yok. Bakın bu aslında biraz dil sorunu da. Dairenin 1/360'a denk gelen merkez açısına, ya da çemberin 1/360 uzunluğunu gören merkez açıya 1 derece demek yerine başka bir isim de verilebilirdi; biraz seçim meselesi. Bir çemberi 400 eşit parçaya bölüp her yay parçasını gören merkez açıya grad diyebileceğimiz gibi, çemberin 1/2pi yay uzunluğunu gören merkez açıya da 1 radyan diyebilirdik ki zaten bu tanımlar da var.

İngilizcede dakika minute kelimesiyle karşılanıyor. Minute aynı zamanda küçük de demek. Second ise ikinci küçük, ikinci dereceden küçük anlamı taşıyor. Tanımlar buradan geliyor.

Derece, dakika ve saniyelerin topoğrafik anlamları, yerkürenin üzerinde koordinatların bu terimlerle gösterilmesi ise gene 360 sayısıyla, kürenin 360 boylama bölünmüş olmasıyla ilgili.


"Bilmiyorum" anlamına gelmez; halbuki sayısız internet sitesi ve lüzumsuz bilgiler kitabı bundan kültürel yanlış anlamanın gülünç bir ilk örneği olarak bahsedip "bilmiyorum" anlamına geldiğini söyler.

Hikayenin aslı çok daha ilginçtir.

18. yüzyıl Avustralyası'nda 250 farklı dil konuşan 700 Aborijin kabilesi vardı.

Kanguru (ya da ganguru), Botany Körfezi'nde konuşulan Guugu Ymithirr dilinden gelir ve büyük gri ya da siyah kanguru (Marcropus robustus) demektir. İngiliz yerleşimciler içlere ilerledikçe bu kelimeyi her yaşlı kanguru ya da valabi için kullandılar.

Baagandji'ler Botany Körfezi'nden 2250 km uzakta yaşıyorlardı ve Guugu Ymithirr dilini bilmiyorlardı. Bu yabancı kelimeyi ilk kez İngiliz göçmenlerden duydular ve kelimenin "daha önce kimsenin duymamış olduğu hayvan" anlamına geldiğini zannettiler.

Daha önce hiç at görmedikleri için bu kelimeyi (gayet mantıklı bir şekilde) yerleşimcilerin atları için kullandılar.

"Aptal Puma Sendromu" Nedir?

Gönderen oyunmercegi


Pumayı bilirsiniz. Hani vahşi kedilerin uzak atalarından. Yaklaşık iki metre uzunluğundaki benekli yırtıcı. Birçok özelliği ile ünlüdür bu ormanların harika kedisi. Ama en çok ta hızlı ve kıvrak koşusu ile tanınır. Avının peşinedüştüğü andan itibaren giderek hızlanan ve vücudunun tüm eklem ve kaslarını ortaya koyan hareketlerini seyretmek bir zevktir. Bu ölüm koşusu bazen pumanın , bazen ise hayatı için koşan kurbanın zaferi ile sonuçlanır.

Peki bir puma avının peşinden ne kadar koşar? İşte ormanların vahşi avcısını uygarlıkların kurucusu insan'a örnek yapacak olanda pumanın bu özelliğidir. Puma avının peşinden sürdürdüğü "ölüm koşusunu" her zaman avının cüssesine göre ayarlar. Yani bir ceylan ele geçirmek için koştuğu süre ile, bir tavşanın peşinden geçirdiği süre asla aynı değildir. Çünkü puma akıllı bir hayvandır ve koşarken harcadığı enerji miktarı, avdan elde edeceği potansiyel enerji miktarını aştığı anda puma koşmaktan vazgeçer. Yenilgiyi kabul edip başka av arar. Bu nedenle ceylanın peşinden fazla, tavşanın peşinden çok daha az koşar.

İşte "aptal puma sendromu" bunun tersini yapan insanların ruh halini ifade etmek için, yani bir tavşanın peşinden yıllarca koşan , sonra da yakaladığı avı bir öğünde bitiren akılsızlar için kullanılır. Başarının sırrı pumalıktan, yani harcanan emek, ulaşılan sonuç ilişkisindeki dengeyi iyi saptamaktan geçiyor.



Bu tür şüpheler oluştuğunda tutulacak yol oldukça standart: Hemen tanımlara döneceğiz. Çift sayının tanımı nedir? Bir n sayısının çift olabilmesi için 2 ile bölündüğünde 0 kalan veriyor olması gerekir. Şüphesiz burada n sayısının tam sayı olduğunu hatırlamakta yarar var.
0 sayısı 2 ile bölündüğünde sonuç 0, kalan da 0. O nedenle çift sayıdır. Daha ileri de gidebiliriz: 0 sayısının karesi de 0 olduğundan çift sayıların karesi de çift olur; a.0=0 olduğundan herhangi bir tam sayının bir çift sayı ile çarpımı çifttir ve benzer çift sayı özelliklerini de taşır.
0'ın bir sayı olması size tuhaf gelmiyorsa bir çift sayı olması neden tuhaf anlaşılmıyor.

13 sayısı niçin uğursuzdur?

Gönderen oyunmercegi



13 sayısının uğursuz olduğuna dair inanç bir çeşit korku hastalığı olarak kabul edilmiş olup adı 'triskaidekaphobia'dır. Bu inancın kökleri mitolojik tanrıların yaşadığına inanılan çağlara, İskandinavya topraklarına kadar gider. Işık ve güzellik tanrısı Balder'in verdiği ziyafete 12 kişi davetli iken, yalanların ve hilelerin tanrısı Loki, davetli olmadığı halde, zorla 13. kişi olarak katılmak ister. Çıkan tartışmada Loki Balder'i öldürür.

İskandinavya'dan Avrupa'nın güneyine kadar yayılan bu mit, Hıristiyan din adamları tarafından Hz. İsa'nın son yemeğine uyarlanır. Bu uyarlamada Balder'in yerini Hz. İsa, Loki'nin yerini de Judas alır. Bu yemekten 24 saat sonra Hz. İsa çarmıha gerilerek öldürüldüğü için Hıristiyanlarda akşam yemeğinde 13 kişi bir araya gelirse bunlardan birinin başına bir felaket geleceğine inanılır.

13 sayısının uğursuzluğuna duyulan inancın kökeninde bir yıl içinde ayın 13 kez dolunay olarak gözükmesinin etkisi vardır.

1 Nisan şakasının kökeni nedir?

Gönderen oyunmercegi



Her ne kadar Roma İmparatoru Julius Caesar (Sezar) milattan önce 46 yılında takvimin başlangıcını Ocak ayı olarak ilan ettiyse de, 16. yüzyılın ortalarına kadar Avrupa'da yeni yıl geleneksel olarak, bahar aylarının başlangıç tarihi olarak da kabul edilen, Mart ayının 25'inde başlardı.
1564 yılında Fransa Kralı IX. Charles, takvimi değiştirerek yıl başlangıcını Ocak ayının birinci gününe aldı. O zamanki iletişim şartlarında bazı insanların bundan haberi olmadı, bazıları ise bu kararı protesto etmek amacıyla eski adetlerine devam ettiler, 1 Nisan'da partiler düzenlediler, birbirlerine hediyeler verdiler.
Diğerleri ise bunları Nisan aptalları olarak nitelendirip bu güne 'Bütün Aptalların Günü' adını verdiler. Bu günde diğerlerine sürpriz hediyeler verdiler, yapılmayacak bir partiye davet ettiler, gerçek olması mümkün olmayan haberler ürettiler.
Yıllar sonra takvimin ayları yerine oturup, Ocak ayının yılın ilk ayı olmasına alışılınca, Fransızlar l Nisan gününü kendi kültürlerinin bir parçası olarak görmeye başladılar. Adeti gittikçe süsleyerek, zenginleştirerek ve yaygınlaştırarak devam ettirdiler. Bu adetin İngiltere'ye ulaşması yaklaşık iki yüzyıl sürdü, oradan da Amerika'ya ve bütün dünyaya yayıldı.
l Nisan şakalarının sembolünün 'Nisan Balığı' olmasının nedeni ise Mart ayının sonlarına doğru, Güneş'in Balık Burcu'nu terk ediyor olmasıdır.

"Tavşanlarla". Waterloo hiç kuşkusuz Napolyon'un en ezici yenilgisi olmakla beraber, onun en utanç verici yenilgisi değildi.

1807'de, Fransa, Rusya ve Prusya arasında bir dönüm noktası niteliğindeki Tilsit Barışı'nı imzalayan Napolyon'un keyfi yerindeydi. Bunu kutlamak için İmparatorluk Sarayı'nın öğleden sonra bir tavşan avı düzenlemesini önerdi.

Bu av, Napolyon'un çok güvendiği kurmay başkanı Alexandre Berthier tarafından organize edildi. Napolyon'u etkilemeye can atan Berthier, İmparatorluk Sarayı'nın konukları meşgul edecek kadar av hayvanına sahip olduğunu göstermek için binlerce tavşan satın aldı. Parti vakti geldi, av başladı ve av hayvanlarının bekçileri avları saldı. Ama av felaketle sonuçlandı. Berthier yabani değil, evcil tavşan almıştı; bu tavşanlar da öldürülmekten ziyade besleneceklerini düşündüler.

Tavşanlar canlarını kurtarmak üzere kaçmak yerine, büyük şapkalı ufak tefek bir adama yöneldiler ve onu kendilerine yemek veren bakıcılarıyla karıştırdılar. Aç tavşanlar saatte 56 km'Iik azami hızlarıyla Napolyon'a hücum ettiler.

Av partisindekiler {artık tam bir kargaşaya dönmüştü) onları durdurmak için hiçbir şey yapamıyordu. Napolyon'un, açlıktan kırılan hayvanları çıplak elleriyle savuşturmaya çalışarak kaçmaktan başka bir seçeneği yoktu. Ama tavşanların şiddeti dinmedi ve İmparatoru at arabasına kadar püskürttüler; bu sırada Napolyon'un adamları tavşanları nafile kırbaçlıyordu.

Bu fiyaskonun günümüzdeki anlatımlarına göre, Fransa İmparatoru tamamen hırpalanmış bir vaziyette ve utanç içinde arabasına koşturdu.

Uzun Hasan Kömürü Nasıl Buldu

Gönderen oyunmercegi



Cumhuriyetin ilk zamanları, herkes �aman memleketi daha ilerilere götürelim� diye çırpım çırpım çırpınıyo. Böylesinden bilinçli bi komutan bi gün elinde bi kömür parçasıyla geçiyor birliğinin karşısına. Askerlere elindeki siyah nesneyi göstererek, �Bakın arkadaşlar, bu elimde tuttuğum şeye kömür denir. Böyle taş gibi durduğuna bakmayın, cayır cayır yanar bu meret. Şimdi hepinize birer hafta izin veriyorum. Bu numunelerden de yanınıza birer tane alın. Herkes köyünde, dağ bayır kömür arayacak� demiş.
Askerler dağılmışlar memleketlerine. Bunlardan biri de Uzun Hasan adında Zonguldaklı, karayağız, babacan bir çocuk... Hasan hemen ertesi gün almış eline numuneyi, akşama kadar dolaşmış. Akşam eve eli boş dönmüş ama hiç bi�şey kaybetmemiş umudundan.

Ertesi sabah yine erkenden çıkmış aramaya. O günün akşamında ise elinde bi çuvalla dönmüş eve. Çuval aynı komutanın verdiklerine benzeyen, simsiyah taşlarla doluymuş. Yaşlı anası da o sıra çalı-çırpı ateşinin üzerinde çorba pişiriyomuş. Hasan elindeki taşları ateşin içine doğru atmış. Bi de bakmış ki hakikaten de kara taşlar cayır cayır yanıyor. Anasının pişirdiği çorbayı bile içmeden hemen çıkınını toplayıp, komutanına müjdeyi vermek üzere yola koyulmuş Uzun Hasan. İşte Zonguldak�taki o bitmez tükenmez taş kömürünü o gencecik aslan bulmuş mirim...


       1950-60 arası bir tarihte inşaat mühendisi mimar ve jeofizikçilerden oluşan bir Japon heyeti Türkiye'ye gelmiş. Heyet İmar ve İskan Bakanlığı'ndan izin alarak ülkemizdeki tarihi yapıları incelemeye başlamış. Ayasofyayı Yerebatan Sarnıcını filan gezdikten sonra sıra Sinanın kalfalık eseri Süleymaniye Camisi'yle Sinan'ın öğrencisi Mimar Davut Ağa'nın eseri Sultanahmet Camisi'ne gelmiş. Japonlar bu camiler üzerinde günlerce inceleme yapmışlar. Her geçen gün şaşkınlıkları daha da artıyormuş. Çünkü Japonlar daha ilk incelemede camilerin gevşek bir zemin üzerine inşa edildiğini anlamışlar. Ama bunca yıl bu camilerde bir çatlak dahi olmamasına akıl sır erdirememişler. Bunun üzerine Türkiye programının gerisini tamamen iptal edip bu iki cami üzerine yoğunlaşmışlar. Araştırmalarının sonucunda herhangi bir sarsıntı sırasında bu iki caminin sabitlenmediğini aksine yerinde oynayarak yıkılmaktan kurtulabildiği ortaya çıkmış. Minareleri incelediklerinde ise dumurları ikiye katlanmış. Minarelerin çok daha gelişmiş bir raylı sistem mekanizması üzerine oturtulduğunu ve her yöne yaklaşık 5 derece yatabildiğini görmüşler. Daha derin araştırma yapmak için Edirne'ye Sinan'ın ustalık eseri Selimiye Camisi'ne gitmişler. Ordaki olağanüstü sistemleri görünce iyice dumur olmuşlar. Selimiye'nin tüm sırlarını aylarını harcayarak çözmüşler. Japonya'ya döndüklerinde ise Sinan'ın sırlarını uygulamaya sokarak şehirlerini Sinan'ın kullandığı sistemlerle kurup muazzam gökdelenler dikmişler. Yani şuan gelişmiş ülkelerin gökdelen yapımında kullanıldıkları çoğu sistem yüzyıllar önce Sinanın geliştirdiği mekanizmalarmış.

Churcill'in Çuvalı

Gönderen oyunmercegi


   2. Dünya Savaşı'nda İngiltere başbakanı Churchill Türkiye'nin Almanya'ya karşı savaşa girmesi için elinden geleni yapmış. Hatta sırf bunun için Türkiye'ye gelmiş ve İsmet Paşa'yla Adana'da görüşmüş. Ancak İsmet Paşa'yı savaşa girmeye ikna edememiş.

Churchill görüşmeden sonuç alamayacağını anlayınca gerisin geriye dönmüş. Ama Churchill bu. Hemen pes etmemiş kurt politikacı. İngiltere güçlü ama zaten Almanya ile savaş halinde. Bir başka savaşı göze alamadığından Türkiye'yi yolu yordamıyla tehdit etmek istemiş. Ne yapayım da edeyim diye düşünmüş taşınmış. En sonunda ne yapacağına karar vermiş. Hemmen yaverinden bir çuval buğday getirmesini istemiş. Bir mektup yazıp çuvalın içine koymuş. Yaverine "Bunu Türkiye'ye İsmet Paşa'ya bizzat götür. Ve Paşa'nın yanıtını almadan da geri dönme" demiş.

Çuval askeri uçakla anında yola çıkmış. Yaver çuvalı İsmet Paşa'ya teslim etmiş ve Churchill'in hemen yanıt beklediğini bildirmiş. İsmet Paşa bir çuval buğdayı görünce çok şaşırmış taabii. Çuvalı açmış bir bakmış ki çuval ağzına kadar buğday dolu ve en üstte de bir mektup var.

Mektupta "Biz İngilizler bu çuvaldaki buğdaylar kadar kalabalığız. Almanya'yla ilişkilerinizi kesin. Yoksa fena olur" gibisinden bir yazı varmış. İsmet Paşa'nın gözleri çakmak çakmak olmuş. Yavere beklemesini söylemiş. Odasına girmiş ve yardımcısından aç bir tavuk bulup getirmesini istemiş. Kendisi de oturup bir mektup döşenmiş. Mektupla tavuğu gelen buğday dolu çuvala koymuş. Churchill'in yaverine "İşte cevabım" demiş.

Yaver çuvalı almış uçağa atladığı gibigıdak mıdak sesleri eşliğinde İngiltere'ye uçmuş. İngiltere'ye varır varmaz Churchill'in huzuruna çıkmış. Churchill kendinden emin biçimde çuvalı açınca bir de bakmış ki çuvalın içinde karnı yediği buğdaylardan şişmiş bir tavuk bir avuç buğday ve bir de mektup var. Hemmen mektubu açmış. İsmet Paşa mektuba şunları yazmış: "Bir tavukla başedemeyen İngilizler'den niye korkalım?"

Kamikaze Köpekler

Gönderen oyunmercegi

 
      İkinci Dünya Savaşı sırasında Ruslar Nazi Almanya'sının üstün tank gücü karşısında çok zor zamanlar geçiriyormuş. Zeki bir Rus subayı ortaya bir proje atmış. Plana göre orduda görev yapan köpekler    
     Nazi tanklarına saldıracak kamikazeler olarak eğitilecekmiş. Anti-tank patlayıcılar taşıyan bu köpekler Nazi tanklarının en savunmasız yeri olan altına doğru koşacaklarmış. Tankın altına girer girmez de sırtlarını tankın tabanına vurup mayın benzeri patlatma mekanizmaları olan bombalarla tankları etkisiz hale getireceklermiş.

     Hitler Rusya'ya tank birlikleriyle girme emri verdiğinde aylarca eğitilmiş olan köpekler savaş için hazır durumdaymış. Rus generaller savaşın gidişatını değiştirecek gizli silahlarıyla Nazi tanklarını bekliyorlarmış. Uygun bir ovada Rus tankları ile Nazi tankları karşı karşıya gelmiş. Ruslar kamikaze köpekleri savaş alanına göndermiş. Ancak köpekler Rus tanklarıyla Nazi tanklarının farkını anlayamadıklarından önlerine çıkan tankın altına girip patlatmaya başlamışlar.

     Maalesef Rus tankları köpeklere daha yakın olduğu için Rus birliği ağır kayıplar vermiş. Sonuçta Ruslar geri çekilmeye başlamış. Naziler ne olduğunu anlayamamış ama kaçan düşmanı takibe başlamışlar. Hitler'in sonunu getiren ve Nazi ordusunun kış şartlarında Rus steplerinde kalakalmasını sağlayan geri çekilme taktiği böyle gerçekleşmiş. Rusların savaşı kazanmasını sağlayan bu taktik aslında büyük bir askeri gaf olduğu için devlet sırrı olarak saklanan bu olay yüzünden mecburen uygulanmış.

İlginç Bilgiler 5

Gönderen oyunmercegi

♥ Rusya’da doğudan batıya doğru seyahat edilirse, yedi saat kuşağı geçilir.
  ♥ Sadece bir tane kovboy filmi kadın yönetmen tarafından çekilmiştir
  ♥ Sadece dişi kanaryalar ötebilir.
  ♥ Sadece dişi sivrisinekler ısırır.
  ♥ Sağ elini kullanan insanlar sol elini kullananlara göre ortalama dokuz yıl daha fazla yaşıyorlar.
  ♥ Sahra çölündeki Tidikelt kasabasına on yıl boyunca hiç yağmur yağmamıştır.
  ♥ Salatalığın yüzde 96’si sudur.
  ♥ Sallanan sandalyede hiç durmadan sallanma rekoru 440 saattir.
  ♥ Sarışınların esmerlere göre daha fazla saçı vardır.
  ♥ Sığırların dört tane midesi vardır.
  ♥ Sihirli sözcük‘Abrakadabra’ ilk olarak yüksek ateşli hastaların ateşlerini düşürmek için söylenmişti.
  ♥ Sineklerin beş gözü vardır.
  ♥ Suudi Arabistan’da hiç ırmak yoktur.
  ♥ Sümüklüböceklerin dört tane burnu vardır.
  ♥ Tarantulalar iki bucuk yıl yiyeceksiz yaşayabilirler.
  ♥ Tarih boyunca yeryüzünde bulunan altın 200 kat daha fazlası okyanuslarda bulunmaktadır.
  ♥ Timsahlar dillerini dışarı çıkaramazlar.
  ♥ Timsahlar renk korudur.
  ♥ Tom sawyer daktiloda yazılan ilk romandır.
  ♥ Uranüs, çıplak gözle görülebilen bir gezegendir.
  ♥ Uyurken, televizyon seyrederken yaktığımızdan daha fazla kalori harcıyoruz. 

♥ Ünlü çizgi film kahramanı Temel Reis, 1919 yılında Elzie Crisler Segar tarafından yaratıldı.
  ♥ Üzerinde barkodu olan ilk ürün Wrigleys marka sakızdır.
  ♥ Venus saat yönünde dönen tek gezegendir.
  ♥ Virginia woolf kitaplarının çoğunu ayakta yazmıştır.
  ♥ Yarım kilo bal yapabilmek için arılar iki milyondan fazla çiçekten bitki özü toplamak zorundadırlar.
  ♥ Yataktan düşerek ölme olasılığı iki milyonda birdir.
  ♥ Yazar Rudyard Kipling sadece siyah mürekkep kullanırdı.
  ♥ Yeni Zelanda, dünyadaki her türlü iklimin yaşandığı tek ülkedir.
  ♥ Yetişkin bir ayı, bir at kadar hızlı koşabilir.
  ♥ Yetişkin bir insan günde ortalama olarak 23 bin kez nefes alır.
  ♥ Yıllara göre ortalama alındığında, her sene eşekler tarafından öldürülen insan sayısı uçak kazalarında ölenlerin sayısından daha fazla.
  ♥ Yunuslar bir gözleri açık uyurlar.
  ♥ Zebralar beyaz üzerine siyah çizgilidir.
  ♥ Zürafalar 35 cm uzunluğunda siyah bir dile sahiptirler.
  ♥ Zürafalar yüzemez. Yüzse bile kesin boğulur
  ♥ Zürafaların ses telleri yoktur. 

İlginç Bilgiler 4

Gönderen oyunmercegi

♥ Larry Hagman (JR.)Dallas dizisinin setinde hiç kimsenin sigara içmesine izin vermezdi.
  ♥ Marilyn Monroe’nun altı ayak parmağı vardı.
  ♥ Meşe ağaçları elli yaşına gelmeden meşe palamudu üretemezler.
  ♥ Mexico City her sene 25 cm kadar batıyor.
  ♥ Mickey Mouse’dan önce en meşhur çizgi film kahramanı Felix The Cat’di.
  ♥ Monako’nun ulusal orkestrası ordusundan daha geniş bir kadroya sahiptir.
  ♥ Mumyaların ayak parmakları tek tek sarılarak mumyalanmıştır.
  ♥ New York bir zamanlar Amsterdam`dı.
  ♥ Newton, yer çekimi kanununu fark ettiği zaman 23 yaşındaydı.
  ♥ Norveç’in kuzeyinde, her yaz 14 hafta gece gündüz güneşli geçer.
  ♥ Ortalama bir buzdağının ağırlığı 20 milyon ton. 

♥ Ortalama bir erkek, hayatinin 3350 saatini tıraş olmak için harcar.
  ♥ Ortalama bir insan hayati boyunca iki yılını telefonda konuşarak harcıyor.
  ♥ Ortalama bir pire, kendi büyüklüğünün 150 katı yüksekliğe zıplayabiliyor. Bu oranı tutturmak için bir insanin yaklaşık 30 metre zıplaması gerekli.
  ♥ Ortalama olarak, Amerika’da günde üç adet cinsiyet değiştirme operasyonu gerçekleşmektedir.
  ♥ Ödemeli telefon konuşmalarının çoğu babalar gününde ediliyor.
  ♥ Pablo Picasso, parasızlık çektiği gençlik günlerinde yaptığı resimleri yakarak ısınırdı.
  ♥ Penguen yüzebilen ama uçamayan tek kustur.
  ♥ Peru’da hiç umumi tuvalet yoktur.
  ♥ Rodin’in unlu ‘Düşünen Adam’ heykeli aslında İtalyan şair Dante’nin portresidir.
  ♥ Rusya’nın dörtte biri ormanlarla kaplıdır. 

İlginç Bilgiler 3

Gönderen oyunmercegi

  ♥ Güney Kore başkenti Seul, Kore dilinde "başkent" anlamına gelmektedir.
  ♥ Günışığından daha fazla yararlanmak için saat uygulamasını Benjamin Franklin başlatmıştır.
  ♥ Günümüzde, evlenenlerin yüzde ellisi boşanmaktadır.
  ♥ Hamamböcekleri yaklaşık olarak 250 milyon yıldır yaşadıkları halde hiçbir değişime uğramamışlardır.
  ♥ Hapşırdığınız zaman, kalbiniz de dâhil olmak üzere bütün vücut fonksiyonlarınız bir an için durur.
  ♥ Hapşırırken Burnu ya da Ağzı Kapamak, Felce Neden Oluyor.
  ♥ Havuca rengini karoten verir.
  ♥ Hawaii alfabesinde sadece 12 harf bulunmaktadır.
  ♥ Her 25 kişiden biri astım hastasıdır.
  ♥ Her dört Amerikalıdan biri mutlaka televizyonda görünüyor.
  ♥ Her iki taraf da kan bağışında bulunursa, Paraguay’da düello yapmak yasaldır.
  ♥ Herhangi bir okyanusun en uzak olduğu nokta cin’dir.
  ♥ Hindistan`da oyun kâğıtları yuvarlaktır.
  ♥ Hindistan’daki yıllık doğum sayısı, Avustralya’nın toplam nüfusundan fazladır.
  ♥ Hipopotamlar insandan daha hızlı koşarlar.
  ♥ İleri doğru bir adim atıldığında, insan vücudundaki 54 kas çalışır.
  ♥ İlk çamaşır makinesi 1907 yilinda Hurley Machine Co. Tarafından pazarlandı.
  ♥ İnciler sirkede erir.
  ♥ İnek sütünün pH değeri 6’dır.
  ♥ İngilizcedeki Wendy ismi, Peter Pan hikâyesinde kullanılmak üzere uydurulmuştur.
  ♥ İngiltere’deki bütün kuğular kraliçenin malidir.
  ♥ İnsan beyninin % 80’i sudur.
  ♥ İnsan beyninin ortalama ağırlığı 1.3kg’dır.
  ♥ İnsan elinde, en yavaş uzayan tırnak başparmağınki, en hızlı uzayan tırnak ise orta parmağınkidir.
  ♥ İnsan saçı, üç kilo ağırlık kaldırabilecek esnekliktedir.
  ♥ İnsan vücudundaki en güçlü kas dildir.
  ♥ İnsanlar beyinlerinin sadece %10’unu kullanırlar.
  ♥ İnsanlar vücutlarında 300 adet kemikle doğuyorlar ama yetişkin olduklarında bu sayı 206 ya düşüyor.
  ♥ İnsanlar yaşamları boyunca altı filin ağırlığına eşit miktarda yiyecek tüketiyorlar.
  ♥ İnternetin yıllık büyüme yüzdesi 314.000’dir.
  ♥ Kadınlar erkeklere oranla iki kat fazla göz kırpar.
  ♥ Kanada, Kızılderili dilinde "büyük koy" anlamına gelmektedir.
  ♥ Kangurular geri geri yürüyemezler.
  ♥ Kaptan Cook, Antarktika hariç bütün kıtalara ayak basan ilk insandır.
  ♥ Kaşları yukarı kaldırmak için 30 kaşı harekete geçirmek gerekiyor.
  ♥ Kediler ultrason seslerini duyarlar.
  ♥ Kedilerin beyninde 32 adet kas vardır.
  ♥ Kelebekler ayaklarıyla tat alırlar.
  ♥ Kereviz yerken harcanan kalori, kerevizin içindeki kaloriden daha fazladır.
  ♥ Kış aylarında, Moskova’daki buz pateni pistleri 250 bin metrekarelik bir alanı kaplar.
  ♥ Kıta isimlerinin hepsi ayni harfle başlayıp ayni harfle biter.
  ♥ Kirli kar, temiz kardan daha kolay erir.
  ♥ Kopeklerin ter bezleri ayaklarındadır.
  ♥ Kutup ayıları solaktır.

İlginç Bilgiler 2

Gönderen oyunmercegi

İlginç Bilgiler 2 
♥ Bir timsahın gözlerinin arasındaki mesafe, ayaklarının büyüklüğüne eşittir.
  ♥ Birinin yüzünü hatırlamak için beynin sağ tarafı kullanılır.
  ♥ Buckingham sarayında 602 oda bulunuyor.
  ♥ Bugüne kadar bilinen en ağır böbrek taşı 1.36 kg
  ♥ Bugüne kadar kaydedilmiş en büyük dalga, 1971 yılında Japonya’nın İshigaki Adası’nda 85 metre yüksekliğine ulaşmıştır.
  ♥ Bugüne kadar ölçülmüş en büyük buz dağı, 200 mil uzunluğunda ve 60 mil genişliğindedir ve Belçika’dan daha büyük bir yüzölçümüne sahiptir.
  ♥ Bukalemunların dilleri, vücutlarından iki kat daha uzundur.
  ♥ Central park`ta yüzmek yasalara aykırıdır.
  ♥ Çocuklar baharda daha fazla buyuyor.
  ♥ Dalmaçyalılar gut olmayan tek köpek cinsidir.
  ♥ Değerli taşların çoğu birkaç elementten oluşur, sadece pırlanta tamamen karbondan oluşur.
  ♥ Döllenmeden sonra çocuğun boyu 5 milyon kat buyur...
  ♥ Dünyada her dakika iki tane düşük şiddette deprem olmaktadır.
  ♥ Dünyada insan başına düşen karınca sayısı bir milyondur.
  ♥ Dünyadaki hayvanların yüzde sekseni altı ayaklıdır.
  ♥ Dünyadaki ilk telefon rehberinde sadece elli isim yer almıştı.1878 yılının şubat ayında   ♥ Connecticut New Haven’da yayımlanmıştı.
  ♥ Dünyanın bir numaralı domuz üreticisi ve tüketicisi cinliler.
  ♥ Dünyanın en büyük şeker ihracatçısı Küba’dır.
  ♥ Dünyanın en hızlı büyüyen bitkisi bambu, bir günde 90 cm kadar uzuyor=.
  ♥ Eğer Barbie gerçekten yaşasaydı vücut ölçüleri 97–72 82 cm olacaktı.
  ♥ Eiffel Kulesi’nin tepesine çıkana kadar 1792 basamak vardır.
  ♥ Elektrikli sandalye bir dişçi tarafından icat edilmiştir.
  ♥ En fazla asfaltlı yola sahip ülke Fransa’dır.
  ♥ En yakin oldukları noktada, Rusya ve Amerikanın birbirlerine uzaklıkları dört km `den daha azdır.
  ♥ Erkekler kadınlara göre on kat daha fazla renk koru oluyorlar.
  ♥ Eskimo dilinde kar yağışlarının farklarını tarif etmek için kullanılan yirmiden fazla sözcük vardır.
  ♥ Fareler kusamaz.
  ♥ Filler zıplayamayan tek memelidir.
  ♥ Gecen 3500 yılın, sadece 230 yılı barış içinde yaşanmıştır.
  ♥ Global ısınma yüzünden yükselen deniz seviyesi 2050 yılında Shangai ve deniz kıyısındaki diğer cin şehirlerinde büyük sellere neden olacak. Bu sellerde 76 milyon kişi evsiz kalacak.
  ♥ Gözleri açık tutarak hapşırmak imkânsızdır.
  ♥ Gözlerimiz hiçbir zaman büyümez. Ama burnumuz ve kulaklarımızın büyümesi asla sona ermez.

İlginç Bilgiler 1

Gönderen oyunmercegi

İlginç Bilgiler 1
  ♥ 18 Şubat 1979 yılında sahra çölüne kar yağmıştı.
  ♥ ABD’de, yaşları 20 ile 29 arasında olan zenci erkeklerin üçte biri ya hapiste ya da gözaltında tutulmaktadır.
  ♥ Açık bir gecede, çıplak gözle iki bin ayrı yıldızı görmek mümkündür.
  ♥ Albert Einstein dokuz yaşına kadar düzgün konuşamamıştı.
  ♥ Amerika’da her saat 40 kişi kanserden hayatini kaybediyor.
  ♥ Amerika’da satışa sunulan ilk cd, Bruce springsteen`in "Born in Theusa" albümüdür.
 
  ♥ Amerikan havayolları, uçuşlarda yolculara sunduğu kahvaltılarda her tepsiden bir zeytini kaldırarak 1987 yılında 40 bin dolar kar etmiştir.
  ♥ Aslanlar bir günde 50 kez sevişebilirler.
  ♥ Atların insanlardan 18 tane fazla kemiği vardır.
  ♥ Avustralya’daki tuvaletlerin sifon suları saat yönünde akar.
  ♥ Ayı inlerinin girişleri her zaman kuzeye bakar.
  ♥ Başkan John F. Kenndy, yirmi dakikada dört gazete okuyabilirdi.
  ♥ Baykuş mavi rengi görebilen tek kustur
  ♥ Beethoven beste yapmadan önce kafasını soğuk suya sokardı.
  ♥ Bir Big Mac hamburgerin ekmeğinde ortalama 178 adet susam bulunuyor.
  ♥ Bir cam kırıldığında, ufalanan parçalar saatte üç bin millik bir hızla etrafa saçılır.
  ♥ Bir devekuşunun gözü beyninden büyüktür.
  ♥ Bir Erkek Hayatının Ortalama 3350 Saatini Tıraş Olmak İçin Harcar.
  ♥ Bir hamamböceği kafası koptuktan sonra açlıktan ölmeden dokuz gün yaşayabiliyor.
  ♥ Bir insan yaşamı boyunca iki yüzme havuzunu dolduracak kadar tükürük salgılar.
  ♥ Bir karınca kendi ağırlığının elli kati ağırlığı kaldırabilir.
  ♥ Bir karıncanın koku alma yeteneği en az bir kopeğinki kadar gelişmiştir.
  ♥ Bir kilo limonda bir kilo çilekten daha fazla şeker vardır.
  ♥ Bir kromozom bir genden daha büyüktür.
  ♥ Bir okyanusun en derin yerinde, demir bir topun dibe çökmesi bir saatten uzun sürer. 

Eski Uygarlıklar 2

Gönderen oyunmercegi

Aztek uygarlığı ne zaman gelişti ?
     Maya uygarlığı, Aztek uygarlığı ile birlekte gelişti ve her ikisi de, şimdi Meksikanın bulunduğu yerde o harika evlerin ve tapınakları ile bir masal kentini andıran yapılarını kurdular.

     Bu kentlerden en güzeli ise, Columbo'dan  önceki dönemlerde Texcoco Gölü'nün üzerindeki bir adaya kurulmuş Tenochtitlan uygarlığı ait kent  idi.Tüm yapılarının taş olduğu bu kentin ortasındaki mebedin üzeri, latın kaplama idi.Tüm bu güzelliklerin, uygar sayılan Avrupalı ve İspanyollarca yıkılmış olması,gerçekten acı ve gariptir.Bu durumu sizin yorumlarınıza bırakıyorum arkadaşlar.

İnka uygarlığı, ne zaman aydınlatıldı ?
      Columb'tan önce yaşanan, Amerika'nın üçüncü büyük uygarlığı olan İnka uygarlığı,bugün Peru ile çevresininin buldunduğu yerde,meyvelerini verdi.Bir yazı sistemleri olmayan bu toplumla ilgili bilgiler,ancak kazılar sonunda edinilen bulgular aracılığıyla elde edilebildi.

      En güvenilir tahminlere bakılırsa, İnka uygarlığı, M.S. 1200 yıllarında başladı.Bu alanda yapılkan en ayrıntılı araştırma ise .Yale Üniversitesi profesörlerinde Hiram Bingham'a aittir.1911 yılında bir İnka kenti olan Machu Picchu'nun kalıntılarını bulan Bingham, bu kentle ilgili araştırmalar yaptı.İspanyol kuşatması sırasında,İnkaların son kalesi olma özelliği taşıyan kent,Cuzco'dan 100 kilometre uzaklıktadır ve çok yüksek bir dağın tepesinde kurulmuştur.Bu kentle en önemli ve en garip sır ise , yapıların inşa edildiği o ağır taşların, dağın tepesine nasıl teşındığıdır.

      İnka halkını çoğunluğu çiftçi olmakla birlikte, her erkek, belirli bir süre için orduda bina yapumunda veya madenlerde çalışmak zorunda idi.Bu uygarlık döneminde insanları, yalnız kentler inşa etmekle kalmayıp, gelişmiş köprüler,sulama kanalları ve kaleler de yaptılar.

Som balığı şelaleleri nasıl tırmanır?

Kuzey Atlantik ve Pasifik Okyanusu kıyı şeridinde yaşayan som balığı,Haziranda, doğduğu yer olan nehir kaynağına doğru yolculuğa çıkar.Bu yolculuk sırasında, şelaleleri de tırmanması gerekir.Bunun için ikiye bükülerek sıçrayan som balıkları bazen yorgunluktan ölür, bazende nehir kıyısında ayılara yem olur.Oksijen bulabildiği nehir kaynağına ulaşınca, dişi balık oraya yumurtlar, erkek balık da yumurtaları döller.Dişi balığın yumurtaları çakılla örtmesinden sonra, çoğunlukla her ikiside ölür.

Okyanus pervane balığı nasıldır ?

       İlk bakışta gövdesi yokmuş gibi görünen bu balık, çok eski zamanlardan beri bilinir. Hatta balıkçılar önce bu balığı sakatlanmış sanırlardı.
      Aslında balığın gövdesi vardır, ama kuyruk bölümü yok olarak anüs ve kuyruk yüzgeçleri birleşmiş, küçük bir gövde oluşturmuştur.


      Ortalama 3 metre boyunda ve 2 ton ağırlığında, çok büyük bir balık olan pervane balığı, tüm bu ihtişamına karşın, küçük bir ağıza sahiptir ve iyi yüzemez. Böylece balık, ılık ve tropikal denizlerin yüzeyinde güneşlenerek ve küçük balıkları yiyerek yaşar. Pervane balığı Teleosei sınıfındandır.

Hayvanlar Nasıl Sınıflandırılır ?

Hayvanat bahçesinde, hayvanların halk arasında bilinen isimlerinin yanında,Latince isimlerini de görürüz. Örneğin aslan Panthera Leo, kaplan Panthera Tigris'tir.
Latince'nin bilim adamlarınca kabul edilmesine nedeni karışıklığın önlenebilmesidir. Hayvanların sınıflandırılmasında hala botanikçi Carolus Linnaeus'un etkisi görüldüğünden, her hayvanın iki latince ismi vardır. Örneğin aslanın "Panthera" ismi, onun cinsini, "leo" ise türünü belirliyor. Genel olarak benzer özellikler taşıyan hayvanlar, aynı cinsten sayılıyorlar. örneğin Panthera cinsi, mırlamayan büyük kedileri kapsar. Daha küçük olup, mırlayan ama kükremeyen kediler ise Felis cinsindendir. Her iki cins de "Felidae" familyasına bağlıdırlar.
Böylece cinsler familyayı, familyalar takımı, takımlar sınıfı, sınıflar ise tipleri oluştururlar. Bunların tümü ise hayvanlar imparatorluğunu belirler.

Amerikalı Kızılderililerin atı nasıl tanıdılar ?
          Kuzey Amerika'da yaşayan Kızılderililer,çok eski zamanlardan başlayarak, avcılıkla geçinen kavimler olmuşlardır.Ama bu insaların gerçekten göçebe bir yaşam sürmeleri, kıtaya Avrupalıların gelmesiden sonra başlar
          Wstern filmlerinde,Kızılderililerin at üstünde yaptıkları binicilik becerilerini gördükten sonra, aslında atın, kıtaya Avrupalılarla birlikte geldiğini öğrenmek ilginçtir

.
          At, Amerika'ya ilk olarak İspanyol istilacılar tarafından götürülmüş ve ağıllardan kaçan bazı atların vahşi olarak büyüyüp üremesinden sonra, Kızılderililer bunları yakalayıp ehileştirmişlerdir.Atın gelmesinden sonra yaşamlarında büyük değişikler olan Kızılderililer, artık bir yerden diğerine daha rahat gidebilmiş ve daha verimli avlara çıkabilmişlerdir.

Eski Uygarlıklar 1

Gönderen oyunmercegi

Mısır uygarlığı ne zaman başladı ?

       
        Nil Nehri yataklarında gelişen Mısır uygarlığı , bıraktığı kültür ve sanat hazinelerei ile dünya uygarlığında önemli bir yer tutar.
       Geride bıraktığı tapınaklar , mezarlar , mücevherler ve yazılar ile en zengin uygarlıklardan biri olan bu uygarlıktanieski Mısır'ı neredeyse gözümüzün önünde canlandırabiliriz.Firavunlar ve rahipler gibi ilginç kişilerden başka,dönemine göre çok gelişmiş bir topluma sahip olan Mısırlılar,bıraktıkları resimler aracılığı ile uygarlıklarının ince ayrıntısna dek öğrenilebilmesini sağladır.

Hatsepsut Tapınağı ne zaman yapıldı ?
     
            Firavunların büyük bir şatafat  ve merasim içinde yaşadıkları Mısır'da , adını tarihe geçirten kadı firavunlarda vardır.
         Bu kadın firavunlardan en önemlisi ilginci olan Hatsepsut,M.Ö. 1503-1482 yılları arasında Mısır'ı  yönetti.Ölümünden sonra koyulduğu Teb kenti yakınlarında bulunan Hatsepsut Tapınağı, mimar Senemut tarafından yapıldı.

Balık, köpekbalığına nasıl yapışır ?
     Başının üzreinde yuvarlak emici bir organ bulunan bu balık, düz yüzeylere sıkıca yapışabilir.Balığın bu özelliği, onu yüzyıllarca efsanelere konu etmiş ve bazı balıkçılar, onun gemilere yapışarak, bu dev tekleri yavaşlatıp, durdurabileceğine inanmışlardı.Doğaldır ki, 40 santimetre boyundaki bir balık bunu ancak efsanelerde yapabilir.


   Özellikle köpekbalığına emici organıyla tutunarak, onunla birlikte ava çıkan bu ilginç yaratık,sonunda av kalıntılarını yemekle yetinir.Yalnız başına, pek ender avlanır.Echeneidae cinsinden olan balığın, tropikal ve ılık denizlerde yaşayan yedi türü vardır.

Tekrar merhba

Gönderen oyunmercegi

asasd

Merhaba

Gönderen oyunmercegi

Bu ilk yazımızdır